16 Eylül 2008 Salı

FAŞİZMİN DÜŞÜNSEL KÖKENLERİ

Bugün sanki büyük sermayenin ideolojisiymiş gibi takdim edilen faşizm, aslında Orta Sınıfların ideolojisidir. Faşist düşünürler, komünizmden olduğu kadar büyük sermayeden de hoşlanmazlar. Kapitalist/liberal politikaların, Milletin büyük çoğunluğu için zararlı olduğu ve geniş kesimleri yoksulluğa mahkum ettiği gerçeğinden hareketle ve önemli olanın bütün toplumun refahı olduğu düşüncesini savunurak, sadece sermaye sınıfının çıkarlarını savunan Kapitalizme karşı çıkarlar. Faşistlere göre Liberalizm "ahlak dışı" bir ideolojidir.

Faşizmin bir başka önemli özelliği de insanların eşit yaratılmadığı gerçeğini kabul etmesidir. Allah'ın Kuranı Kerimde buyurduğu gibi “Bilenle bilmeyen bir olmaz” düsturundan hareketle seçkinci bir yönetim anlayışını benimser.

Faşist görüşe göre: “İnsanlar doğuştan eşit değildir. Bazıları yönetmek, bazıları ise yönetilmek için yaratılmıştır. Kötü ve yetersiz olan kitleler, seçkinlerin ya da çok üstün yaratılmış tek bir seçkinin yönetimini kabul etmelidir.. Eşit olmayan inanlara eşit oy hakkı tanıyan seçim bir saçmalıktır. Aptalla akıllı, bilgisizle bilgili, eşit olamazlar. Yığınlar, kısa vadeli, ve basit isteklerinin üzerine çıkamazlar. Devlet yönetmeyi bilmeyen ancak demokratik yollarla seçilmiş Liderler yerine işinin ehli olan otoriter Liderler tarafından yönetilmek, yönetilenlerin de çıkarınadır.
İnsanlar eşit yaratılmadıkları gibi, ırklar da eşit yaratılmamışlardır. Üstün ırkların aşağı ırkları yönetmeleri, onların ve tüm insanlığın yararınadır.

Parlamenter demokrasi ise "sorumsuzluk ve güçsüzlük" rejimidir. Hitler'e göre; "Vaktini ahmak parlamenterleri ikna etmekle geçiren bir bakan iş göremez".

Faşizm, sınıflar arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmayı öngörür. "Tek şef, tek parti, tek devlet" anlayışı içinde, bütün toplum kesimleri tek bir örgütte temsil edilecek, tüm istekler orada dile getirilecek ve devlet de bunları gerçekleştirecektir.
Gerek Almanya'da gerekse İtalya'da Faşistler, parlamenter sistemin değersizliğini savundular. Eğitim sistemi devlete saygı temeli üzerine kurulmalı, orta sınıflar yeniden güçlendirilmeliydi. Tekeller kamulaştırılmalı, refah paylaşılmalı ve üretime katkı yapmadan kazanç sağlayan "mali kapitalizme" karşı önlem alınmalıydı.
Sınıflar arası çatışmanın yerini ulusal birliğin alması ve herkesimin çıkarlarının gözetilmesi için gerek Nazi Almanya'sında gerekse Faşist İtalya'da Korporasyonlar kurulmuştur. Korporasyonlarda, işçi de işveren de, sermaye sahibi de emekçi de "Üretimciler Birliği" içinde bir aradaydılar. Görevi toplumun bütün kesimlerinin menfaatini gözetmek olan Devlet ise hakem rolündeydi.. Faşist rejimler sırasında gerek Almanya'da, gerekse İtalya'da işçi ücretleri yükselmiş, keyfi işten çıkarmaların önüne geçilmiş ve bütün çalışanlara sosyal sigorta güvencesi sağlanmıştır.
Ayrıca Almanya'da çıkan toprak yasasıyla köylülerin topraklarının ipotek yoluyla ellerinden alınmasının önüne geçilmiş ve fırsatçı sermayenin köylüyü sömürmesi engellenmiştir.

Hiç yorum yok: